Ana içeriğe atla

Esra Öz: ''Eğer Türkiye'de iyi bir PR çalışması yaparsanız, hiç tanınmayan bir doktoru top noktaya çıkarabilirsiniz.''

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, CNNTürk yazarı Esra Öz ile sağlık haberciliği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.



Esra Öz: ''Eğer Türkiye'de iyi bir PR çalışması yaparsanız, hiç tanınmayan bir doktoru top noktaya çıkarabilirsiniz.''

Esra Öz Türk medyasının koronavirüs salgınına bakışı hakkında: ''Aslında enfeksiyon hastalıkları uzmanları bunun küçümsenecek bir durum olmadığını tedbirlerin alınması gerektiğini dile getirdiler. Ancak televizyonda biz genellikle kelle paçanın yenmesini bu işin önemsememesi gerektiğini dile getiren bazı hekimleri gördük.''

Bu hekimlerin aslında popüler hekimler olduğunun söylenmesi üzerine ise,''Aslında popüler değiller,popüler hale getiriliyorlar. Arkada çok güçlü bir PR çalışması var. Eğer Türkiye'de iyi bir PR çalışması yaparsanız, hiç tanınmayan bir doktoru top noktaya çıkarabilirsiniz. Bunun altında yatan tek nokta var para. Parasını verirseniz, hiçbir uzmanlığı olmayan birini bile çok üst noktalara taşıyabilirsiniz.'' dedi.

''Sağlık programlarının hepsi paralı yapılıyor.''

Süleyman İrvan'ın ''Bazı alanlarda bazı doktorların çok parlatıldığını görüyoruz. Bu toplum sağlığı açısından riskli bir durum değil mi?'' sorusuna Öz, ''Çok riskli. Çünkü tüm sağlık programlarının hepsi paralı yapılıyor. Eğer televizyondaki bir sağlık programına katılan bir uzman görüyorsanız, %90 parasını vermiştir, çok az bir kısmın %10 vermemiştir. Onda da ya konu çok önemlidir, ya doktor çok popülerdir ya da oraya herhangi bir katkısı olacağı içindir. Onun dışında 5 bin ile 10 bin 20 bin arasında değişen fiyatlarla sağlık programına doktorlar katılıp konuk oluyorlar. Tamamen sağlık sektöründeki işleyiş bu şekilde oluyor ve bu çok sakıncalı bir durum. Çünkü sağlığın bence PR'ı yapılmamalı.''

Medyanın salgına bakışını da değerlendiren Esra Öz, ''Başta kelle paçalarla ya da saçma sapan mucizevi ürünler sunularak yapılmasaydı daha iyi önlemler alınsaydı çünkü en son bulaşan ülkelerden bir tanesiyiz salgına. Daha öncesinde tedbir alım daha sıkı tedbir alınmış olsaydı medya açısından insanlar uyarılmış olsaydı belki daha az bulaşla geçirecektik. Çünkü medyanın gücü çok fazla.'' dedi.

''Sağlık programı eşittir paralı diye bilmek gerekiyor.''

Halk bu programların paralı olup olmadığını nereden bilecek sorusuna ise Esra Öz, ''Televizyonlarda sağlık programı yapılıyorsa bu eşittir paralı diye bilmek gerekiyor. Bunun dışında kadın programlarına katılan doktorlar da programlara paralı katılıyor. Bence bu tip programlar doktoru da tamamen itibarsızlaştırıyor. Bunun dışında halk şuna dikkat etmeli, bir doktor bir programa katılıyorsa özel hastane doktoru mu değil mi ona bakmalı çünkü sadece televizyon için konuşmayalım gazetelerdeki sayfalarda artık paralıya dönmüş durumda maalesef.'' yorumunda bulundu.

''Türkiye'de umut tacirliği yapılıyor.''

Türkiye'de umut tacirliği yapıldığını belirten Esra Öz şöyle devam etti: ''Sağlık Bakanlığı'na bir proje sunduk. Obezite medya kılavuzu hazırladık. Obezite haberleri nasıl yapılmalı,nelere dikkat edilmeli diye. Bu kılavuzu hazırlarken birçok gazeteyi 1 yıllık bir sürecini taradık ve tararken de ne kadar abartılı umut tacirliği yapıldığı bir tek ürünü sanki yediğiniz zaman zayıflayacağınız,bitkisel kaynaklı olduğu iddia edilen hapların insanları yutar yutmaz iyileştirdiği iddia ediliyor gibi birçok örneği gördük. Bu kılavuzda gazetecilerin bu tip çengellere takılmaması ve o yemi yememesi gerektiğini söyledik ve yapılması gereken adımları da anlattık.''

Medya kuruluşlarının dikkate alıp almadığının sorulması üzerine ise ''Medya kuruluşları bunu çok fazla dikkate almıyor. '' cevabını verdi.

''Sağlık okuryazarı olmak gerekiyor.''

Süleyman İrvan'ın ''Siz sağlık okuryazarı da olmak gerekir diyorsunuz. Google ile birlikte insanlar acaba bende ne var diye girip sürekli kendi hastalığını tespit etmeye çalışıyorlar. Bu sağlık okuryazarlığına girer mi?'' sorusuna, ''Evet, sağlık okuryazarı olmak gerekiyor, burada bir nokta var. O nokta ise şu; sağlıkçılar, sağlıkokuryazarlığını sağlıkla ilgili bilgilerin okuyup anlayıp hekimle iletişim kurma, biraz daha sağlık iletişimi ve etkili iletişimle birleştirerek dile getiriyorlar. Ancak sağlıkokuryazarlığı aslında şöyle olmalı, sağlıkokuryazarlığı herhangi bir dijital ortamda,televizyonda,ya da bir hastanein broşüründe dergide gördüğümüz bilgilerin doğru olup olmadığını teyit etme aşamaları aslında. Bir doktor bize söyleniyor,biz o doktoru dinliyoruz işte o doktorla haber yapmalıyız nasıl bilmeliyiz? Öncelikle o doktorun özgeçmişine bakmamız gerekiyor. O doktor gerçekten doktor mu?'' Sağlıkokuryazarlığını daha çok sağlık alanında haber yapan gazeteciler açısından söylüyorsunuz değil mi?'' denmesi üzerine Öz, ''Herkesin bilmesi gerekiyor. Başta gazeteciler olmak üzere. Toplumda bunu bilmek zorunda çünkü eğer yanlış sağlık tavsiyeleri uygulanırsa geçtiğimiz aylarda gördük herkes gitti kelle paça içti koronadan korunacağını düşünerek. Eğer bunun bilincinde olan bir gazeteci olsaydı bunun haberini yapmazdı.'' diye cevapladı.

Esra Öz'den öğrencilere

Esra Öz kendini sağlık gazeteciliği alanında geliştirmek isteyen öğrencilere şu tavsiyeleri verdi: ''Şimdiden haberleri yaparken uzman seçimine dikkat etmeliler. Uzmanın mümkünse bütün özgeçmişini tarasınlar.  PublMed biraz haşır neşir olmayı öğrensinler. Makale yayınlamışlar mı o makaleler konuştuklarıyla bağlantılı mı değil mi onlara bakmayı alışkanlık haline getirsinler.  Konuşulan konu gerçekten doğru mu değil mi mümkünse remi kaynaklardan teyit etmeleri gerekiyor. Bunun dışında halkın anlayabileceği bir dille yazmaları gerekiyor çünkü uzmanlar sürekli latince konuşuyorlar.''



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Orhan Şener: ''Dijital dönüşüm çok fazla telaffuz ediliyor ama anlamının ne olduğu konusunda tam bir mutabakat yok.''

Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Süleyman İrvan ''Gazetecilikte Dijital Dönüşüm'' adlı bir online söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşiye TGS Akademi Koordinatörü Orhan Şener konuk oldu. ''Dijital dönüşüm çok fazla telaffuz ediliyor ama anlamının ne olduğu konusunda tam bir mutabakat yok.'' Covid 19 virüsüyle zorunlu bir dijital dönüşüm olduğunu söyleyen Süleyman İrvan, ''Dijital dönüşüm devam eden bir süreç Türkiye bu süreci ne kadar yakabilmiş durumda,gazetecilikte dijital dönüşüm sizin gözlemlerinize göre hangi seviyede?'' şeklinde bir soru sordu.Orhan Şener bu soruyu,''Dijital dönüşüm çok fazla telaffuz ediliyor ama anlamının ne olduğu konusunda tam bir mutabakat yok,kime sorarsanız farklı bir şey söyleyecektir.Şirketlerde mesela büyük kurumsal yapılarda dijital dönüşüm denince CEO'lar falan hemen atlar,''evet dijital dönüşüm yapalım.''ama ne kastedildiği tam anlaşılamaz. Gazetele

NEDİR BU COVİD-19?

Merhaba değerli okurlar, son zamanlarda dünyayı etkisi altına alan Korona Virüsü(COVİD-19)'nün son görüldüğü ülkelerden biri de Türkiye oldu. Bu yazımda sizlere hem virüs hakkında bilgi vermek, hem de halkımızın ne düşündüğünü aktarmak adına yaptığım röportajları yazacağım. KORONA VİRÜSÜ NEDİR? Coronavirus’lar (Cov), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS – CoV) ve Ağır Akut Solunum Sendromu (Severe Acute Respiratory Syndrome, SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklara neden olan bir virüs ailesidir. Yapılan kapsamlı araştırmalar sonucunda, SARS-CoV’un misk kedilerinden, MERS-CoV’un ise tek hörgüçlü develerden insanlara bulaştığı ortaya çıkmıştır. İlk kez Aralık ayında görülen ve "2019-nCoV" olarak adlandırılan virüs,  K oronavirüs ya da  C orona  V irüsü  adıyla biliniyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 11 Şubat'ta koronavirüs kaynaklı hastalığa  Covid-19  adını verdi. Daha sonra küresel salgın anlamına gelen "pandemi" olarak ilan edildi.